Abdülhak Hamit Tarhan'ın Hayat Yolculuğu
- Ajans İris
- 18 Ara 2021
- 2 dakikada okunur
Abdülhak Hamit Tarhan, Türk edebiyatının önemli isimlerinden biridir. Kaleme aldığı eserler, edebiyat otoriteleri tarafından beğeniyle karşılanmıştır. Tarhan, oldukça ilginç bir hayat serüvenine sahip olmuştur.

Şair-i Âzam ve Edebiyatı
Abdülhak Hamit Tarhan, soylu bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Babası ve abisi gibi elçilik görevinde bulunmuş, birçok ülke gezmiştir. Elçilik görevinin verdiği avantaj ile hem doğu hem batı edebiyatını yakından tanıma fırsatı bulan Tarhan, içerik ve biçimde yeniliklere imza atmıştır. Doğa, ölüm ve aşk konularını sıklıkla işlemiştir. Eserlerinde metafizik konusuna yer vermiştir. Romantizm akımından etkilenen Tarhan, bireyci romantik eserler yazarak, bireysel konuları ön planda tutmuştur. Okunmak için yazdığı tiyatro metinleri oldukça uzundur. En büyük şair anlamına gelen “şair-i âzam” sıfatını alması, Türk edebiyatı için ne kadar önemli bir noktada durduğunu açıkça göstermektedir.
Hayatını Etkileyen Boş Mezar
Abdülhak Hamit’in ilginç hayat hikayelerine sahip olduğunu söylemiştik. Bu hayat hikayelerinden en önemlisi ise bahçelerinde bulunan boş mezardır. Köklü bir ailenin üyesi olan Tarhan’ın babası Hayrullah Efendi, devlet tarafından arazilerin denetleneceği ve uygunsuzlukların giderileceğini öğrendikten sonra, boğaz manzaralı yalılarının önünde bulunan arazinin ellerinden alınamaması için bir mezar yaptırır. Devlet görevlilerine bu mezarı kanıt olarak sunup arazinin kendilerinde kalmasını sağlar. Fakat daha sonra bu mezarı olduğu yerde bırakır. Küçük yaştaki Abdülhak Hamit Tarhan, bütün çocukluğunu evlerinin önünde bulunan mezarı izleyerek geçirmiştir. Ölüme duyduğu ilgi ve şaşkınlığın ilk kaynağı bu boş mezardır. Metafizik konularında yazmasının sebeplerinden biridir. Tabiatı, doğanın güzelliklerini anlattığı bir şiirinin içinde dahi mezardan bahseder. Mezarı farklı bir dünyaya açılan bir kapı olarak görmüştür. İlk eşi Fatma Hanım’ı kaybetmesinden sonra ise ölüme olan ilgisi daha da artmıştır. Fatma Hanım’ın ölümü üzerine yazdığı Makber adındaki şiiri Türk edebiyatında ilk metafizik konuları işleyen şiir olmuştur.
Büyük Aşkı: Lucienne
Abdülhak Hamit Tarhan’ın kadınlara olan düşkünlüğü sakladığı bir durum değildir. Yaptığı üç evlilikten sonra Brüksel Büyükelçiliği görevi sırasında Tarhan, gönlünü Lucienne adında Belçikalı bir kıza kaptırdı. Aralarında 42 yaş fark vardı. O dönemde yaşadığı sıkıntılar nedeniyle İstanbul’a dönmek zorunda kalan Tarhan, Lucienne’yi de alarak yola koyuldu. Diplomat görevi zorla sona erdirildikten sonra çok zor günler yaşamaya başlamıştı. O sırada Lucienne babasını kaybetti. Ülkesine dönmek için yola çıktı fakat yaşadığı bazı zorluklar nedeniyle Roma’ya gitti. Burada bir İtalyan aristokrat, Lucienne ile evlenmek istedi. Aralarındaki yaş farkından dolayı Tarhan’ı babası sanan aristokrat, Lucienne’yi ondan istedi. Yaşadığı maddi sıkıntıların yanına bir de Lucienne’yi kaybetme korkusu eklenmişti. Onu tamamen kaybetmeyi göze alamadı ve aristokrat ile evlenmesine, kendisiyle görüşmesine izin verilmesi şartıyla razı oldu. Lucienne daha sonra Roma’ya gitti. Fakat aralarındaki mektuplaşmalar asla kesilmedi. Bir zaman sonra hasretine dayanamayan Lucienne, Tarhan’a döndü.
Kutlanan Bir Ölüm
Abdülhak Hamit Tarhan, emekli olduktan sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde üç dönem İstanbul Milletvekili olarak görev yaptı. Bu sırada Zincirlikuyu Mezarlığı’nın yapımı tamamlanmıştı. Nasıl bir açılış yapılacağını kararlaştırmaya çalışan yetkililer, bir mezarlık açılışının kutlamalar eşliğinde yapılamayacağını düşünüyordu. Bu nedenle tanınmış bir ismin hayatını kaybetmesi beklendi. Bu isim ise Abdülhak Hamit Tarhan oldu. Eserleri, yurtdışı görevleri, üç dönem yaptığı milletvekilliği ile ülkede her kesim tarafından bilinen bir isim olan Tarhan’ın ölümü Zincirlikuyu Mezarlığı’nın açılışı için bulunmaz bir fırsat doğurmuştu. Birçok önemli ismin katılımıyla birlikte Zincirlikuyu Mezarlığına ilk defnedilen kişi Abdülhak Hamit Tarhan olmuştu.
Haber: Aşkın Oben Akdoğan
Comments