Hayvanları Koru-ma Kanunu
- Ajans İris
- 31 Ara 2021
- 5 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 2 Oca 2022
Gaziantep’te 4 yaşındaki Asiye Ateş, iki pitbull cinsi sahipli köpeğin saldırısı üzerine ağır yaralandı. Kamuoyunda tepki çeken olay sonrasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Gaziantep’te yaptığı konuşmada “Beyaz Türkler, hayvanlarınıza sahip çıkın” ifadelerini kullandı ve belediyelere sokak köpeklerinin toplatılması üzerine bir çağrıda bulundu. Bu çağrı üzerine birçok belediyede toplatılmaya başlayan sokak köpekleri, barınaklara götürülmeye başlandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın belediyelere yaptığı çağrı sonucunda birçok belediye sokak köpeklerini toplamaya başladı. Yaşam alanları olan sokaklarda zararsız bir şekilde dolaşan birçok köpek belediyeler tarafından barınaklara götürüldü. İstanbul- Bağcılar ve Afyon-Sandıklı ve Şanlıurfa- Akçakale Belediyelerinin köpekleri topladıkları görüntüler sosyal medyada gündem oldu. Birçok hayvansever #SokakHayvanlarıSahipsizDeğil etiketi ile paylaşım yaptı ve günlerce en çok konuşulan konular arasında kaldı. Change.org’da da bu konu ile alakalı kampanya başlatıldı ve yoğun destek gördü.
HAYTAP (Hayvan Hakları Federasyonu) Basın Sözcüsü Şule Baylan ile yaptığımız görüşmede Baylan, “Bir Pitbull'un bir kız çocuğuna saldırması olayı üzerine maalesef yasaya uygun olmayan bir şekilde belediyelere sokak köpeklerini toplayın dendi, 5199 nolu yasaya göre sokak köpekleri aşılanıp, kısırlaştırılıp, alındığı yere geri bırakılmak zorundadır. Ancak köpek saldırgansa alınabilinir. Kaldı ki, Asiye Ateş olayında sahipli bir köpekten kaynaklanan bir saldırı var, pitbullar esasen saldırgan hayvanlar değildir. Pitbull cinsi köpeği o şekilde yetiştiren, sorumsuz bir şekilde ağızlıksız gezdiren bir insanın ceza almasını tabii ki onaylıyoruz ancak bu durumdan dolayı sokak köpeklerinin cezalandırılmasını asla onaylamıyoruz. Türkiye’deki Hayvanları Koruma Yasasını HAYTAP olarak yeterli bulmuyoruz, bizim bu konuda TBMM’de de sunumlarımız oldu, hayvan üretiminin durmasını ve hayvan sahibi olmak isteyenlerin bakımevlerinden kısırlaştırılmış olarak hayvan sahiplenmesinin yasada geçerli olmasını istemişken, petshoplardan kaldırdılar fakat katalog ile satış başlattılar. Bir düşünün, market alışverişi gibi, beyaz eşya alışverişi gibi kedi köpek alıyorsunuz. Bu daha da kötü bir imaj doğurdu maalesef. Yasayı yeterli bulmuyoruz. Hayvanları Koruma Yasası gerçekten de Hayvanları Koru-MA Yasası durumuna gelmiştir. Bizim anlatmaya çalıştığımız şey yıllardır üretimin durması ve kısırlaştırmaydı. Maalesef bunlar yapılmadan, hatta internet üzerinde bu hayvanları üretip satan, dövüştüren, dövüş videolarını bile paylaşan kişiler engellenmez iken sokaktaki masum hayvanlar toplanıyor” dedi. “Türkiye’de bulunan bakımevleri hiçbir belediyede yeterli değil, hayvan refahı için uygun değil. Zaten hiçbir zaman bir hayvan yaşadığı yerden alınıp bir bakımevine kapatılamaz. Bakımevi ne olursa olsun bir hayvan için hapishane durumundadır çünkü; alıştığı ve kokusunun olduğu yer, onu besleyen ve bakımını üstlenen kişilerle ve diğer köpeklerle olan sosyalliğin içerisinden alıp bir yere kapatıyoruz. Bu yer cennet dahi olsa, hayvan için iyi bir şey değil. Ama biz HAYTAP olarak, hayvanların sokakta mağdur olmasını da istemiyoruz bu yüzden üretimin durması ve popülasyonun azalmasını istiyoruz. Bu süreçte de hiçbir hayvanı hiçbir bakımevine kapatılmaması gerekli. Şu anda bize ulaşan toplama görüntüleri, bakımevi dahi olmayan belediyelerde köpeklerin alınması, öldürülmesi, dağlara atılması… korkunç bir cadı avı başladı. HAYTAP olarak, bu konu ile alakalı çalışmalarımız var, şikayet dilekçelerimiz var. Her yerden ihbar yağıyor, son derece vahşice toplamalar, atılmalar, bir sürü hayvanı bir yere kapatmalar, parçalanmış hayvan ölülerinin olduğu fotoğraflar geldi. Bunun derhal durdurulmasını istiyoruz ve bu konuda şikayetlerimizi yapıyoruz” ifadelerini kullandı.
İzmir Barosu Hayvan Hakları Komisyonu Üyesi Avukat Tuğçe Berber ile bu konunun hukuki yönü hakkında röportaj yaptık.
Türk Ceza kanunda hayvanların konumu nedir?
Temmuz 2021’de gelen yeni düzenleme öncesinde hayvanlar Türk Ceza Kanunu’nda mala zarar verme suçlarında yer alıyordu. Her ne kadar bu tabiri sevmesem de “sahipli” olan hayvanlara zarar verilmesi halinde sahibi tarafından mala zarar verme suçundan şikayetçi olunuyordu. Yeni düzenleme ile kanunun bu maddesi kaldırıldı. Artık 5199’da bazı suç tanımları yapıldı ve bu suçların işlenmesi halinde uygulanacak olan hapis cezası ve adli para cezaları bu kanunda düzenleniyor. Söz konusu hapis cezalarının alt sınırları 6 ay gibi komik süreler olduğu için mevcut İnfaz Yasası gereği erteleme veya diğer yaptırımlara çevrilme ihtimali çok yüksek. Bu yüzden hala cezasızlık hüküm sürüyor diyebiliriz. Ceza kanunundan mala zarar verme suçundan çıkarılması medyaya hayvanlar “mal kapsamından çıkarıldı” olarak yansıdı ancak ne yazık ki biz hayvan hakkı savunucuları olarak kanunun hiç de o kadar iyi niyetli olmadığını biliyoruz. Nitekim üretim çiftlikleri devam ederken, petshoplarda katalog üzerinden satışına imkan verilirken hayvanları mal kapsamından çıkardık diyemez kimse.
Türkiye’deki mevcut yasayı yeterli buluyor musunuz, mevcut yasa nasıl daha iyi hale getirilebilir?
Bu soruya vegan bir hayvan hakları aktivisti olarak yanıt verecek olursam üzerine saatlerce konuşuruz sanırım. Bir hukukçu gözüyle Türkiye’deki mevcut durumu da göz önünde bulundurarak kısaca cevap vermem gerekirse öncelikle şikayet hakkı meselesinin yeniden düzenlenmesi gerekiyor. Şöyle ki Temmuz ayındaki düzenleme sonrasında yeni getirilen bir hüküm var. Herhangi bir hayvana eziyet edildiğine veya kanunda suç olarak düzenlenen diğer fiillerin varlığına tanık olanlar doğrudan savcılıklara gidemiyorlar. Tarım Orman Müdürlüklerine ön başvuru şartı getirildi. Başvuru sonrası Tarım Orman fiilin adli vaka olduğuna karar verirse savcılıklara gidecek. Bu iki aşamalı şikayet usulü ihlallerin tespitini daha da zorlaştırıyor. Öncelikle bunun değiştirilmesi lazım. Ardından elbette avcılığın yasaklanması, üretim çiftliklerinin kapatılması, petshoplarda kuş, sürüngen, kemirgen, balıklar vb tüm hayvanların satışının yasaklanması gerekiyor. Hayvanlı sirklerin ülkeye girişinin yasaklanması, yunus parklarının kapatılması için öngörülen 10 yıllık süreden vazgeçilerek bu parkların hemen kapatılması, doğal yaşam parkı adı altında hayvanat bahçelerinin açılmasına izin verilmemesi ve buralardaki hayvanların rehabilite edilmesi gerekiyor. Yasaklı ırk kavramıyla hayvanların yaftalanmasının son bulması, geleneksel diyerek hayvan dövüşlerine izin verilmesinden vazgeçilmesi lazım. Caydırıcı yaptırımların düzenlenmesi de şart. Daha sayılacak çok husus var. 2004 yılından bu yana bu yasanın iyileştirilmesi için verilen bir mücadele içerisindeyiz. Sonucu kesinlikle 2021’de yapılan bu değişiklik olmamalıydı. Ben bu yasanın hayvanları koruma”ma” yasası olduğunu düşünüyorum. Nitekim bu kanunda bir önceki soruda bahsettiğim cezasızlık hali, petshop, üretim çiftlikleri gibi durumlar mevcutken üstüne bir de avlanmadan, hayvanların kesiminden, yunus parklarından, sirklerden, doğal yaşam parkı adı altında hayvanat bahçelerinden söz ediyor. Tüm hayvanlar yasa önünde eşit dedikten sonra hayvanlar arası ayrımlara yer veren bir yasayı yeterli bulmak mümkün değil.

Sokak köpeklerinin toplatılması mevcut olan yasaya göre suç mudur? Yaptırımı nedir?
5199 sayılı kanunun 6. Maddesi belediyelere der ki sahipsiz ve güçten düşmüş hayvanların kısırlaştır, aşılarını tamamla, rehabilite et ve aldığın yere geri bırak! Kanun bu kadar açık aslında. Hayvanların toplanması gibi bir hüküm kesinlikle yok. Nitekim “barınak” olarak bilinen yerler de aslında kanunen “geçici” bakımevi. Hayvanları toplayıp ömrünün sonuna kadar buralarda hapsedemezsiniz, bu yasaya açıkça aykırı. Ne yazık ki belediyelere bu konuda bir yaptırım kanunda düzenlenmiyor. Şahısların sorumluluğuna gitmek mümkün. TCK kapsamında şartları var ise görevi kötüye kullanma ve kamu görevine ait araç ve gereçleri suçta kullanma suçlarına girebilir.
Sokakta toplanan bir hayvan görürsek bir vatandaş olarak neler yapabiliriz?
Öncelikle herkes kendi mahallesindeki hayvanların görüntülerini, varsa küpe numarasını mutlaka kayıt altına almalı. Ardından toplamaya tanık olunursa alınan bu hayvanın orada yaşadığını kanıtlamak adına bu kayıtları da kullanarak görevi kötüye kullanma ve kamu görevine ait araçların suç işlemede kullanılması konularında görevliler hakkında suç duyurusunda bulunmalı. Eğer toplama yapılan bölgede bir bakımevi bulunmuyorsa çok büyük ihtimalle ormanlara, dağlık alanlara atılacak demektir. O yüzden hayvanların toplandığı araçların anlık takibinin de yapılması şart. Önemli olan o an hayvanın yaşam hakkı önceliği olmalı, delil elde etme paniğiyle hayvanın unutulmaması gerekiyor. Nitekim suç duyurusundan olumlu sonuç alınsa dahi ormana atılan hayvan bir daha bulunamadığı sürece bu mücadelenin hiçbir anlamı olmaz.
Haber: Buşra Aydın
Comments