top of page

Post-truth Kavramından Yola Çıkarak; Kitle İletişim Araçları ve Medya Üzerine İnceleme

  • Yazarın fotoğrafı: Ajans İris
    Ajans İris
  • 30 Nis 2022
  • 5 dakikada okunur

Post-truth kavramı ilk olarak 2015 yılında kullanılmasına rağmen[1] Oxford Sözlüğü tarafından 2016 yılında en çok kullanılan kelime olarak seçilmiştir. Türkçe’ ye ‘hakikat sonrası’ ‘gerçek sonrası’ olarak çevrilen bu kavram olguların, gerçeklerin önemini yitirdiği bir dönemi tanımlamak üzere üretilmiştir. Gerçeklik ötesi olan yalanların hakikatmiş gibi sunulması olarak da tanımlanabilir. Bireyin toplumla kurduğu değişen ve çeşitlenen konumu yorumlamak için post-truth ve öncesinde gerçeğin tanımına nerede baktığımız önem kazanır.

ree

Baç’a göre hakikat, felsefe tarihinde üç farklı düzlemde analiz edilmiştir(2020,20): ilki Eski Yunan’da ortaya çıkan “gerçek / hakiki varlığa ait olanlar” ile “yalnızca görüngülerin alanına ait olanlar”; ikincisi hermeneutik gelenek içerisindeki “varlığın örtülmüş hali ile örtülmüşten çıkmış, deneyimlenmiş,yorumlanmış hali” arasındaki ayrım; üçüncüsü de “deneyimlenen dünyada olgusal olarak gerçekleşenler ile öznelere gerçekleşiyor algısı verse de deneyimlenen fakat olgusal olarak gerçekleşmeyenler” arasındaki ayrımdır. [1]

Turner’in Klasik Sosyoloji kitabında değindiği öznenin inşa ettiği gerçeklik ise “anomi, cemaat, otorite, yabancılaşma, kutsal vs.” olan ve Fransız Devrimi ve sanayi devriminin sonuçları karşısında muhafazakâr bir tavır ve talepler dizisi içeren bir eylem olarak analiz edilmektedir (Turner 2014,433).[2] Öznenin inşa ettiği gerçeklik, hakikat ötesi olma durumu ise duyma, görme vb. çeşitli algılarımızın sosyal dünya içerisinde bir algısal süreçten geçirildiği fakat algı yönetimine maruz kaldığımızda yanlış veya eksik süzgeçten geçirmemiz veya yorumlamamız sonucu ortaya çıkar. Psikolojiye göre birey bir konu hakkında kabul etme, seçme, düzenleme ve yorumlama sürecini sağlıklı bir biçimde gerçekleştirmediğinde ortaya çıkan sonuca denir. Algı yönetimi olumsuz olduğu gibi olumlu yönde de yapılabilir. Algı yönetimi tüm alanlarda kullanılmaktadır. Fakat ‘algı ve algılama’, psikolojinin temel kavramları olarak pek çok bilimsel çalışmada ele alınsa da ‘algıyı yönetmek’, ilk kez ABD siyasi kararlarının ülkede ve tüm dünya kamuoyunda benimsenmesi için kullanılan bir yöntem olarak ortaya atılmıştır (Saydam, 2014:78).[3] Algı yönetimi yapabilmek için ise en çok başvurulan yöntemler ise eksik bilgi, dezenformasyon ve manipülasyon teknikleridir.

Günümüzde, teknolojik, kültürel, toplumsal, siyasal birçok alanda kullanılan bir yöntemdir. Fakat algı yönetimi yapabilmek için kitlelere ulaşımı elde bulundurma gücüne sahip olmak gerektiğinden bunu en çok uygulayan devlet organları, iktidarlardır. Aynı zamanda bu algı yönetimine en çok ihtiyaç duyan da iktidarlardır. Bunu gerçekleştirebilmek ve bilginin dağıtımını sağlamak için ise medyayı kullanırlar. Medyayı dördüncü güç olarak gören iktidarlar bunu propaganda aracı olarak görürler. Geleneksel medyada bu durum yeni medyaya göre daha kolay bir biçimde işlenir. Çünkü tekelleşmenin yoğun olduğu ve tek elden yönetilen medya organları ekonomi-politik bağlamında bunu yapmaya ya ikna edilirler, rıza oluşturulur ya da hakim olanın savunuculuğunu yapmaya zaten rızaları vardır. Geleneksel medya, yeni medyaya göre daha geniş kitlelere hitap ettiğinden herhangi bir olay veya tarihsel anlatı için bir anlam inşa etmek daha kolay gerçekleşir. Alıcısı olan algı yönetimi, manipülasyon ve çeşitli reklam vb gibi tekniklerle, bunu eğitim dahil gündelik hayatın her alanına uygulayabilen iktidarlar tarih anlatısını yeniden yazma gücünü elinde bulundurur. Fakat burada karşılaştırmalı tarih anlatısı ve eleştirel çalışmalar bize bu konuda birçok yol gösterici kavram ve fikir sunmaktadır.

“Rızanın İmalatı” ABD ana-akım medyasına odaklanarak, medyanın objektif bir şekilde olayları yansıtması gerekirken, aslında yönetimin ve onlara finansal kaynak sağlayan iş dünyasının çıkarları doğrultusunda hakaret ettiğini anlatmaktadır. Kitap sadece medyanın propaganda rolünü savunmakla kalmaz, aynı zamanda bunu yapılan araştırma ve örneklerle de ortaya koyar. [4]Örneğin 1.Vietnam Savaşı’nın medyadaki örnekleri gibi…

Schiller ise kitle iletişim araçları ile topluma yayılan hakikat sonrası yani yanlış, eksik, manipülatif bilgilerden mitleşmiş olanları ele alıp, bunları 5 kategoride açıklamıştır. Bunlar, bireyselcilik ve kişisel tercih miti; yansızlık miti; değişmeyen insan tabiatı miti; sosyal çatışmanın mevcut olmadığı miti; medya plüralizmi mitidir (Schiller, 1993).[5]

Entman (1993)’a göre ise çerçeveleme, seçimi ve dikkat çekmeyi gerektirmektedir.[6] Çerçevelemeyi parçalanmış paradigma olarak niteleyen Entman , -çerçevelemeyi tanımlarken algılanan gerçekliğin bazı yönlerini seçerek, belirli bir sorunun tanımını, rastgele bir yorumu, ahlaki bir değerlendirmeyi ve/veya tanımlanan haber için bir tavsiyeyi destekleyerek onları daha dikkat çeken bir metnin içine sokmaktır, der. Çerçeveler sorunları ve olayları tanımlar, nedenlerini teşhis eder, sorunları ve olayları yaratan güçleri belirler, ahlaki yargılarda bulunur ve öneriler sunar. Bu günümüzdeki hak temelli haberciliğin kaynak olarak aldığı kuramlardan biridir.

Bir başka teorisyen olan Walter Lippmann ise ‘Gündem Belirleme Kuramı’nda kitle iletişim araçlarının, medyanın düşünme biçimlerimizde ve neyi düşünüp neyi düşünmemiz gerektiği konusunda belirleyici bir gücü olduğundan bahseder. Bu kurama göre medya tarafından en çok ilgi gösterilen konular aynı zamanda kamuoyu tarafından en önemli konular olarak algılanırlar. Lippmann, gözümüzle görmediğimiz olaylara, o olayın anlatılma biçimiyle oluşan imajın düşünme biçimimize hakim olduğunu aynı zamanda kurgusal yapılara da gerçeklere olduğu gibi güçlü tepki verdiğimizi iddia eder. [7]

Bu tartışmalar elbette bir tarihsel süreç şartını beraberinde getirecektir. Kimi kaynaklara göre sosyal bilimlerin 1900’lerde ABD’de akademide bilimsel bir departman olarak yer almasıyla başlar. Buna göre ABD iletişim bilimini ikna ve savaş propagandasını etkili bir biçimde yapabileceği bir çalışma olarak gördüğü için çalışmalara başlar. Kimi kaynaklara göre ise kitle iletişim araçlarını sistemli propaganda amaçlı 2.Dünya Savaşı öncesinde yalnızca Sovyetler Birliği ve Nazi Almanyası’nın kullandığı açıklanmaktadır. 2. Dünya Savaşı’nda da propaganda bir savaş yöntemi olarak kullanılmaya başlanmış, iki savaş arası dönemde propaganda o kadar ilerlemişti ki Hitler 1933’te Halk Aydınlatımı ve Propaganda Bakanlığını kurmuştur.[8] Bu iki görüşün birbirinin ve günümüzdeki medyanın zemini olduğunu ifade eden görüşler mevcuttur.

Liderlerin bu dönemde propagandalarını yapmak amacıyla en fazla başvurdukları söylemlerden bazıları ise şu şekildedir; Teklik olgusu üzerinden yani tek ulus, tek din, tek devlet, tek bayrak, tek millet gibi bir olgudan tek düşman belirlemektir. Bu tek düşman kendisinden olmayan, kendi inancını, ırkını ve düşüncesini paylaşmayan, kendi dışında herkesi kapsar. Bir diğeri, tanıklıktır. Toplumda saygın, tanınmış isimler için referans olarak kullanıldığı gibi, tarihte yaşanmış olaylar için de kullanılır. Bunların dışında kült, karizmatik liderlik ve homojenleştirme de sıkça başvurulan propaganda yöntemlerindendir.


Rusya’nın Ukrayna’yı İşgali


ree
ree
ree

Devam etmekte olan bu süreçte Reuters’dan alınan son bilgilere göre ölü sayısı en az 46 bin, ölümcül olmayan yaralı sayısı 12 bin. Kayıp en az 400. Yeri değiştirilenler en az 13 milyon. Yıkılan bina sayısı en az 2 bin. Mal kaybı 565 milyon dolar…

Yine bu süreçte dünyada olduğu gibi Türkiye’de de ana akım medyanın yaptığı haberler ile alternatif medyanın yaptığı haberler, dikkat çekilen konular ve başlıklar elbette farklıydı. Tıpkı haber metinlerini sunuş biçiminin farklılaştığı gibi. Bu konuda alternatif medyada iyi bir örnek olan teyit.org sitesi öncelikle internet üzerinde dolaşıma sokulan iddiaların hakikatle ilişkisini sorgulayıp, savaşla ilgili belirli bazı haberlerin doğrulamasını ve algı oluşturulmaya çalışılıp çalışılmadığını, eksik bilgi olup olmadığını yorumladı. Bir diğer alternatif medya olan KAOS GL dernek medyası ise kendi uzmanlık alanı olan LGBTİQ+ bireylerin savaş durumlarında ötekileştirildiklerine dair yazı ve rapor yayımlayarak ve öznelere seslenerek destekleyici haberler ve araştırmalar ortaya koydu. Yine alternatif medyadan Bianet , ‘Savaşa Hayır’ diyerek, savaşın beraberinde birçok insan hakları ihlalini beraberinde getirdiğine dair haber dizisi üretti. Ana akım medyada ise rutin haber paylaşımları gerçekleşmeye devam etmektedir. Bu rutin haberler genellikle liderlerin, siyasetçilerin söylemlerini haberin spotu yaparlar. Hakim olanın, iktidarların söylemleri üzerinden haberi inşa ederler. Türkiye’de buna örnek habercilik yapan birkaç kaynak ise AA, Sözcü, Hürriyet, Milliyet... diyebiliriz. Bununla birlikte savaşın medyadaki yansıması; savaşın dünyadaki ekonomik etkilerini ele almak, politik tartışmaları konu edinmek, turizme nasıl etki edeceğini yorumlamak, dünya bankasına göre yorumlanması, farklı ülkelerin savaşa dahil olup olmayacağı, bunun bir 3.Dünya Savaşı olup olmadığı gibi çeşitli tartışmalı konular dahil dünya gündeminde teorik politik kültürel ve teknolojik bir çok alanda bir çok tartışmayla birinci sırada yerini almıştır. Hala devam eden bir süreç olduğu için de medyada yer almaya ve elbette gündemde kalmaya devam edecek, bizleri de bilinçli yurttaşlar olarak bu konuda doğru bilgiyi, hakikati aramamızda teşvik edecektir.


Haber: Meryem Ulus


[1] https://ralphkeyes.com/book/the-post-truth-era/ [1] Nuriye ÇELİK - POST-TRUTH ÇAĞINDA GERÇEKLİĞİN SOSYAL İNŞASINA SOSYOLOJİK BİR BAKIŞ A SOCIOLOGICAL OVERVIEW OF THE SOCIAL CONSTRUCTION OF REALITY IN THE POST-TRUTH ERA [2] Turner, B. S. (2014). Klasik Sosyoloji, çev: İdil Çetin, İletişim Yayınları, İstanbul. [3] Saydam, A. (2014). Algılama Yönetimi. (6. bs.). İstanbul: Remzi Kitabevi. [4] Javanshir Gadimov - Herman ve Chomsky’nin Propaganda Modeli: Rızanın İmalatı: Kitle Medyasının Ekonomi Politiği [5] SCHİLLER, Herbert, (1993), Zihin Yönlendirenler, İstanbul: Pınar Yay [6]Zuhal GÖK DEMİR - ÇERÇEVELEMENİN KARAR VERME SÜRECİNE ETKİSİ [7] Nejdet Atabek- Gündem Belirleme Yaklaşımı [8] Murat Pehlivanoğlu - Bir Siyasal İletişim Modeli Olarak Propaganda: Hitler-Stalin Karşılaştırmalı Analizi

 
 
 

Yorumlar


bottom of page